MÜSLÜMANLARIN BİRLİĞİ VE FIKHİ İHTİLAFLAR

Ahlaki Yozlaşma Konferansı
Şubat 16, 2019
ÜMMETİN ŞEHİTLERİ VE ŞEHADET KONFERANSI GERÇEKLEŞTİRİLDİ.
Şubat 22, 2019
Ahlaki Yozlaşma Konferansı
Şubat 16, 2019
ÜMMETİN ŞEHİTLERİ VE ŞEHADET KONFERANSI GERÇEKLEŞTİRİLDİ.
Şubat 22, 2019
MÜSLÜMANLARIN BİRLİĞİ VE FIKHİ İHTİLAFLAR

MÜSLÜMANLARIN BİRLİĞİ VE FIKHİ İHTİLAFLAR (Vahdet dergisinde 1997 yılında yayınlanmıştır.)

Soru: Fıkhi ihtilaflar, mezhep ayrılıkları ve Müslümanlar arasındaki birtakım görüş farklılıkları Müslümanların vahdetine (birliğine) engel midir”?

Cevap: Allah’a hamd, Resulullah (a.s.)’a salat ve selâm olsun. Müslümanların ümmet olarak birlik ve bütünlük içinde olmaları, her Müslümanın arzu ve temennisi olmalıdır. Bir çok âyet ve hadiste bunun önemi vurgulanır. Bu konuyu vurgulayan âyetlerden bazılarında şöyle buyurulmaktadır;

“Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan nimetini anın. Hani siz birbirinize düşmandınız Allah gönüllerinizi birbirine yaklaştırdı da O’nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz Allah sizi oradan kurtardı.” (Ali İmrân, 3/103)

“Kendilerine açık belgeler geldikten sonra dağılan ve ay rılığa düşenler gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır.” (Ali İmrân, 3/105)

“Allah’a ve Peygamber’ine itaat edin ve çekişmeye girmeyin. Yoksa gücünüz, devletiniz gider. Sabredin. Allah sabredenlerle beraberdir.’’ (Enfal,8/46)

Resulullah (s.a.s.)’ın konuyla ilgili bazı hadislerinde de şöyle buyurulmaktadır:

“İki halifeye bey’at edildiğinde diğerini öldürün.” (Müslim, Kitâbu’l-İmâre, Bâb: 15) Yani sonradan ortaya çıkan ve hak olan halifeye karşı halifelik iddiasında bulunan ikinci kişiyi kabul etmeyin ki Müslümanların birlik ve bütünlüğü bozulmasın. Eğer direnir, fitne çıkarır ve sonradan ortaya çıkan kişi öldürülmeden bu fitnenin önü alınamazsa, o zaman söz konusu ikinci kişiyi öldürün. (1)

Ebu Hureyre (r.a.)’nin rivayet ettiği bir hadise göre de Resulul lah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim itaatten (mü’minlerin emirine itaatten) çıkar ve cemaatten ayrılır, sonra bu hal üzere ölürse, cahiliye ölümü üzere ölmüş olur. Kim haklılık yönü bilinmeyen bir bayrak altında ırkçılık duygusuyla kızgınlığa kapılır ve asabiyeti (ırkçılığı) için çarpışırsa benim ümmetimden değildir.” (Müslim, Kitâbu’l-İmâre, Bâb: 13)

İmâm Nevevi’nin bildirdiğine göre, İslâm yurdu geniş olsa da, dar olsa da aynı zamanda iki halife ikame etmenin caiz olmadığı konusunda ilim adamları arasında görüş birliği olduğunu bildirmektedir. (2) Bediüzzaman Said Nursi de Hutbeyi Şâmiye adlı eserinde: “Bu zamanda en büyük farz ittihâdi İslâm’dır” demektedir. Meşhur fıkıh alimlerinden İbnu Hacer de, aynı zamanda iki ayrı kişiye halifelik vermenin caiz olmadığını bildir mektedir. (3)

Bütün bu bilgilerin ışığında, Kitab, Sünnet ve ilim adamlarının ortak görüşlerine göre Müslümanların birliklerinin farz olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak Müslümanların birçoğunun bilerek ya da bilmeyerek bu önemli noktaya gereken önemi vermediklerini görüyoruz.

 Ancak şunu da bilmeliyiz ki fıkhi ihtilaflar, mezhep ayrılıkları ve teferruata dair konularda Müslümanlar arasında bir takım  görüş farklılıklarının bulunmsı, hiçbir zaman Müslümanların birliklerine engel değildir. Bunu da şu şekilde izah edebiliriz.

 Öncelikle Kur’an-ı Kerim’de yer alan ve farklı anlamların çıkarılmasına elverişli genel ifadelerin izahında ve bu gibi nasslardan hüküm çıkarılmasında görüş ayrılıklarının, içtihad farklılıklarının ortaya çıkması mümkündür. Belki söz konusu genel ifadelerin yerine daha özel ve farklı yorumlara açık olmayan özel ifadeler vahy edilmiş olmasaydı söz konusu içtihad farklılıkları olmazdı. Ancak o zaman ümmet darlığa düşer ve İslâm’ı farklı mekân ve zamanlarda, o mekân ve zamanların şartlarına göre uygulama kolaylığı olmazdı. Usül ve tefsir kitaplarında bu konuyla ilgili çeşitli örneklere rastlamak mümkündür.

Resulullah (s.a.s.)’ın sünnetini ve siretini incelediğimizde de aynı gerçeği görürüz. Resulullah (s.a.s.) sahabileri içtihada teşvik etmiş, içtihadlar sonucu ortaya çıkan birbirinden farklı görüşle reddedilmemiştir. Bir hadiste bildirildiğine göre Resulullah (s.a.s.), Muaz ibnu Cebeli (ra)Yemen’e göndereceği zaman kendisine: “Orada ne ile hükmedeceksin?” diye sordu. O:

“Allah’ın kitabında olanlarla hükmederim” cevabını verdi. Bunun üzerine Resulullah (sas): ‘’ Eğer Allah’ın kitabında bulunmazsa? Diye sordu. Muaz (ra): “Resulullah (sas) sünnetiyle” cevabını  Verdi. Resulullah bu kez: Eğer Resulullah’ın sünnetindede yoksa?” diye sordu. Muaz’da – «Kendi içtihadıma başvururum’’ dedi. Bunun üzerine ” Resulullah (s-a.s.): “Allah’ın  peygamberinin elçisini muvaffak kılan Allah’a hamdolsun ” diye buyurdu.” (Tirmizi“ Kitâbu’l-Ahkâm, Bâb: 3; Ebu Davud, Kitâbu’l-Akdiye, Bâb; Il: Nesâi, Kitâbu’l-Kudât, gib; 11; İbnu Mâce, Kitâbu’l- Menâsik, Bâb: 38; Dârimi, Mu- kaddime, Bâb: 30; Ibnu Hanbel, 1/37)

Abdullah ibnu Ömer (r.a.)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.s.), Ahzâb sa- vaşından dönerken bizim ara mızda: “Hiç kimse Beni Ku rayza’ya varmadan öğle namazını kılmasın” diye seslendi. Ancak bazı kişiler namaz vaktini kaçıracaklarından endişe ettiler. Bu yüzden Beni Kuray za’ya varmadan namazlarını kıldılar. Diğerleri ise: “Vakit geçse de biz Resulullah (s.a.s))ın emrettiği yere varmadan namaz kılmayız” dediler. Ancak Resulullah (s.a.s.) daha sonra bu iki gruptan hiçbirini azarlamadı.” (Müslim, Kitâbu’1-Cihâd ve’s-Siyer, Bâb: 23)

Buhari’nin rivayetinde söz konusu namazın ikindi namazı olduğu bildirilmektedir. İlim adamları bu farklılığı izahı hakkında Resulullah (s.a.s.)’ın daha önce Öğle namazı kılmış olanlar için ikindi,  diğerleri için de öğle namazı hakkında böyle dediğini ifade etmişlerdir.

İslam alimlerinin, Kuranı kerimden sonra en önemli iki kaynak olarak gördükleri Buhari Müslim’de nakledilen bu hadisten şu önemli fıkıh kuralını çıkarmışlardır.: Kitap ve sünnetin zahirinden hüküm çıkarılabileceği gibi sadece anlamından da hüküm çıkarılabilir. Yine aynı hadisten anlaşıldığına gore bir müçtehid içtihadından dolayı kınanmaz. (4)

Resulullah (S.a.S.)’tan sonra sahabe, tabiin ve onların izinden giden ımamlar tarafından yapı lan içtihadlar Sonucunda fer’i meselelerde birtakım görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Ancak bu görüş ayrılıkları hiçbir zaman aralarındaki sevgi, kardeşlik ve vahdeti bozmamıştır. Bu durum da ümmetin farklı zaman ve mekânlarda İslâm’ı rahatlıkla uygulamalarına imkân sağlamıştır. İhlas sahibi ve ilimde ehil alimler içtihadlarıyla hem Müslümanların İslâm’ı kolayca yaşamalarına imkân sağlamış, hem de ehil olmayan kişilerin alim kılığına bü- rünerek içtihad kılığı altında bir takım zalim yöneticilerin istekleri doğrultusunda yürütülen İs lâm’ın hükümlerini öteye beriye çekme çabalarının önünü kesmişlerdir. Bu içtihadlar, İslâm fıkhının genel kurallarını ve te mel çerçevesini belirlediğinden söz konusu kötü niyetli kişilerin İslâm fıkhını bulandırma çabala rını geçmişte başarısız kıldığı gibi gelecekte de başarısız kılacaktır.

İlim adamlarının fıkhi ihtilafları zaman zaman çeşitli fitnelere vesile kılınmak istenmektedir. Sahih bir hadiste Deccâl’den daha tehlikeli oldukları bildirilen sapıklık önderlerinin kasıtlı çalışmalarının önlenebilmesi için İslâm’ın tartışma götürmez temel kurallarına son derece bağlı ehil bir İslâmi oluşuma ihtiyaç vardır. Bu oluşum aynı zamanda çağımızın karışık meselelerini çözecek, günümüz Müslümanlarının ihtiyaçlarına cevap verecek, içtihadlarda bu lunacak ilim adamlarının yetiştirilmesine katkıda bulunacaktır. Bunun için de İslâm’ın temel kuralları çerçevesinde ciddi ma nada İslâmi eğitim ve davet çalışmalarının yoğunlaştırılması gerekir.

  1. Nevevi, Sahihi Müslim Şerhi, C. 6, sh. 242
  2. Nevevi, Sahihi Müslim Şerhi, C. 12, sh. 232
  3. İbnu Hacer, Tuhfetu’1-Muhtâc, C, 9, sh. 78

4 )   Nevevi, Sahihi Müslim Şerhi, C. 12, sh. 98

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir